30 Aralık 2016
Sayı: SYKB 2016/01 (49)

Ya barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm!
Dinci sermaye iktidarı savaş bataklığını derinleştiriyor
15 Temmuz “Araştırma” Komisyonu’nda sona doğru!
Faşist saldırılar tırmanıyor, gerici abluka yoğunlaşıyor
2016 yılı baskı ve zorbalığın tırmandığı bir yıl oldu
MİB MYK Aralık ayı toplantısı sonuçları
Bekaert grevinin ardından...
Kamu Çalışanları Birliği Programı üzerine-1
2016’da iz bırakan dünya olayları
2016’nın aynasından geleceğe bakmak - II
FARC: ‘80’li yılların tekrarı mı? - II
Berlin saldırısı ve emperyalist ikiyüzlülük
Asbest: Skandal sistemin skandal malzemesi
Gençlik mücadelesi ve 2016
Baskı, sömürü ve şiddete karşı öfke büyüyor
Piyangodan kurtuluş çıkmaz, kurtuluş kendi ellerimizde!
“Kızıl bayrağımızla 2017’yi kavganın ve umudun yılı yapacağız!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Faşist saldırılar tırmanıyor, gerici abluka yoğunlaşıyor

 

Kürt hareketine yönelik saldırılar artan faşist baskıların açık göstergesidir.

İçinden geçtiğimiz süreçte özelde HDP’ye genelde Kürt hareketine yönelik siyasi soykırım uygulamaları tavan yaptı. 15 Temmuz’dan bu yana Kürt hareketine yönelik operasyonlar sonucunda yüzlerce kişi gözaltı ve tutuklama terörüne maruz kaldı.

Milletvekilleri, eşbaşkanlar, il ve ilçe yönetimleri de gözaltı-tutuklama teröründen paylarını aldılar. En son Kırşehir’de HDP’li 21 kişi gözaltına alındı. On günlük gözaltıdan sonra mahkemeye çıkarılan 21 kişiden 14’ü tutuklandı.

Kitlesel gözaltılar ve tutuklamaların yanı sıra HDP il ve ilçe binalarına yönelik saldırılar da bu dönemde ayyuka çıktı. İstanbul il binasına gelen kolluk güçleri kapıyı kırarak içeri girdiler. Binanın odalarında tam bir yıkım gerçekleştirdiler. Tüm evrakları yaktılar. İstanbul Büyükçekmece HDP parti binası yakılmak istendi. HDP’nin Yalova il binasının kapısı tutuşturuldu. Hatay İskenderun Gültepe Mahalle Temsilciliği molotoflu saldırıya uğradı...

HDP’ye yönelik saldırılar Kürt sorununa ilişkin sömürgeci sermaye devletinin ve onun yürütme gücü olan AKP iktidarının kirli hesaplarından ayrı düşünülemez. Sermaye devletinin bu kirli politika üzerinden güttüğü hedef; Kürt halkını hakları ve geleceği için mücadele edemez hale getirmek, mücadele dinamiklerini, hatta olası mücadele potansiyelini güçten düşürmek, felç etmektir.

Bu saldırıların en temel nedenlerinden birisi AKP şefi ve şürekâsının beka sorunudur. Zira başkanlık rüyasının kabusa dönüşme ihtimali T. Erdoğan’ı fazlasıyla korkutmaktadır. Bu korkunun kaynağı olan toplumsal dinamikler ise her geçen gün artıyor. İşçi ve emekçilere yönelik saldırganlıkta gemi azıya alan AKP iktidarı gün be gün öfkeyi mayalıyor. Mayalanan öfke içinde Kürt halkı önemli bir yer tutuyor.

Kürt hareketinin ve genelde Kürt halkının taşıdığı mücadele dinamiğini önemli bir tehdit olarak gören saray sakini bu nedenle içte ve dışta savaşı büyütüyor.

Hepsi burjuvazinin geleceği için

Yeni dönemde sömürgeci sermaye düzeni bütün güçleriyle “içeride savaş, dışarıda savaş” konseptine cephane taşıyor. AKP’nin ebedi şefi “Misak-ı Milli” tartışmasının önünü açarak hizmetinde olduğu tekelci burjuvazinin yayılmacı yaklaşımına omuz veriyor. Durumun farkında olan burjuvazi şimdilik Suriye’ye yönelik kirli savaşa açıktan itiraz etmiyor.

Tekelci burjuvazi açısından savaşlarda yaşamını yitiren, faturasını ödeyen emekçilerin hiçbir değeri yoktur. Suriye savaşı tekelci burjuvazi için yeni bir kâr kapısı olduğu sürece emekçilerin yaşamına mal olan savaşa desteği sürecektir. Yani tekelci sermaye için esas olan kâr oranlarının artması ve siyasal hegemonyasının sarsılmamasıdır.

Bütünlüklü olarak gündeme getirilen bu saldırgan politikalar, ancak ülke içindeki tüm muhalif seslerin kesilmesiyle hayata geçirilebiliyor. Öyle ki bu kirli politikalar karşısında çıkabilecek en küçük pürüz dahi AKP iktidarını korkutuyor, bu nedenle parti içi muhalefet geliştirebilecek dinamikler dahi hedef haline getiriliyor.

Güçlü bir sınıf hareketinin önünü açmak için gerici abluka dağıtılmalıdır

Emekçilerin sömürü ve savaşa karşı mayalanan tepkisinin yaratacağı sonuçlar konusunda özelde AKP iktidarı ve genelde burjuva sınıf iktidarı tam bir bilinç açıklığına sahiptir. Zira nesnel olarak düzene yönelik öfke dinamikleri artmaktadır.

Böylesi bir gelişme sürecini engellemek için AKP iktidarı kitleleri terörize etme çerçevesinde faşizm silahına dört elle sarılıyor. Irkçı-şoven histeriyi kışkırtıyor. Besleme çetelerini sokaklara salıyor. Kürt düşmanlığını körüklüyor vb...

Bu gerici-faşist cendereyi dağıtmak, önümüzdeki süreçte gelişecek sınıf-kitle hareketinin önünü açmak açısından yaşamsal bir önem taşıyor. Zira emekçiler içerisinde ırkçılığın, şovenizmin ve dinsel gericiliğin etkisini zayıflatmak/sınırlandırmak tüm bu karanlığın sebebi olan kapitalist sömürü düzenine karşı verilen mücadeleyi daha da güçlendirecek, işçi sınıfının birliğini daha da sağlamlaştıracaktır.

 

 

 

 

Şimdi de sosyal medya hedefte!

 

OHAL’in ikinci evresinde basına yönelik saldırılarına hız veren sermaye iktidarı, gemi iyiden iyiye azıya aldı. Geçtiğimiz haftalarda özellikle Hüsnü Mahalli’nin tutuklanması üzerinden tekrar gündemin baş sıralarında yer tutan basına yönelik saldırıların ardı arkası kesilmedi. Bu aynı süreçte BirGün, Diken, Dihaber ve ETHA çalışanları da gözaltına alındı.

Fıkra gibi “gerekçeler” gerçekleri örtemez!

Hüsnü Mahalli’nin cumhurbaşkanını baskı altına alabileceği “gerekçesi” ile tutuklanması her fırsatta yüksek sesle dillendirdikleri “hukuk devletinde” elle tutulur hukuksal bir delil olmadan hüküm verilebildiğini bir kez daha traji komik bir biçimde gösterdi. Basına yönelen son gözaltı saldırılarında da fıkra gibi “gerekçelere” yer verildi.

Geçtiğimiz günlerde gözaltına alınan BirGün, ETHA, Diken ve Dihaber mensubu basın emekçilerinin sosyal medyada “algı yönettikleri” iddia edildi. AKP iktidarını asıl korkutan olgu ise söz konusu “gerekçenin” ayrıntılarında yer aldı; “örgüt üyeliği ve kişisel verilerin kaydedilmesi, yayılması.” “Kişisel veriler”den kastedilen şeyin Berat Albayrak’ın deşifre olan mailleri ve AKP iktidarının ortaya saçılan kirli çamaşırları olduğu ise sır değil.

Kapat, kaldır, kısıtla, tutukla

15 Temmuz’un ardından faşist baskı ve saldırganlığı tırmandıran AKP iktidarı, her türlü muhalif sesi kısmanın gayreti içinde. Basın-yayın organlarının kapatılması ve gazetecilerin tutuklanması ile basına yönelik taarruza geçen siyasal iktidar, haberleşmenin etkin bir ayağı olan sosyal medyayı da kendi sefil çıkarları doğrultusunda kısıtlamaktan geri durmuyor. Bunun son örneği, iki askerin IŞİD tarafından yakılmasının ardından devlete yönelebilecek tepkilerden çekinilerek internetin yavaşlatılması oldu. Kimi yerlerde ise sosyal medya platformlarına erişim tamamen engellendi.

Tüm bunlar olup biterken, Tayyip Erdoğan’ın 15 Temmuz gecesi FaceTime üzerinden “Sokaklara çıkın” çağrısı yaptığı hatırlanırsa; sermaye devletinin basın ve ifade özgürlüğünden anladığı şeyin salt kendi kirli çıkarları çerçevesinde yapılan yayınlar olduğu rahatlıkla görülmektedir.

Baskı ve saldırılar nafile!

Bugün gelinen yerde sosyal medya paylaşımları sebebiyle toplamda 10 bin kişi hakkında soruşturma başlatılmış, 1203 kişi için adli kontrol istenmiş ve 1656 kişi tutuklanmış bulunuyor. Burjuva medyanın “klavyeli teröristler” diye hedef gösterdiği bu insanlar, büyük oranda sermaye devletinin gizlediği gerçekleri anlatan muhalif insanlardır.

Sermaye devleti ilerici-sol basını susturmaya çalışsa da, sosyal medya paylaşımlarını, haber iletişimini engellese de, fıkra gibi “gerekçelerle” baskı kurmaya kalkışsa da, tarihin koca tekerleği dönmeye devam ediyor. Ve devrim, klavye tuşlarının muştusu eşliğinde sokak aralarından göz kırpıyor!

 
§